İki insan bir evlilikle yuva kurduğunda ikisi de yanlarında kişisel bir geçmiş, kültür ve iletişim tarzı getirir. İki farklı yaşam tarzı, iki yaşam deneyimi ve iki kader tek bir bütün halinde birleşir. Eşlerin her birinin iletişim becerileri ve diğerini anlama yeteneği yoksa mutlu bir evlilikten söz etmek mümkün değildir. İletişim kurma yeteneği en önemli gereksinimlerden biridir.
Teknolojinin bu kadar hayatımızda olduğu bir dönemde tüm dünya evimizin içinde hatta elimizin altındayken neden bu anlaşılma problemini yaşıyoruz ve neden bu kadar mutsuz bir hayata doğru sürükleniyoruz?Toplumun en temel yapı taşı olan ailede aile bireyleri aile içi iletişimsizlik sonucu anlaşılmadığını düşünerek giderek yalnızlaşmakta ve buna bağlı olarak duygusal problemler yaşamaktadır.Anlaşılamamanın en temel nedeni aile içinde kullanılan dil kalıplarıdır ve bu kalıpları dört ana başlıkta değerlendirmek mümkündür; Birinci kalıp suçlayıcı dil kalıbıdır. Sürekli olarak sen dilini kullanır ve karşı tarafı suçlayıcı niteliktedir. Sen şunu yaptın sen bunu yaptın şeklinde ifadeler kullanarak karşı tarafı sürekli olarak rencide eder. Suçlanan tarafta buna karşılık olarak ya alttan alıcı dil kalıplarını kullanır ya da oda aynı şeklide suçlayıcı dili kullanarak anlaşmazlığın büyümesine ve çatışmaların daha da derinleşmesine sebep olur.Bir diğer dil kalıbı ise alttan alıcı dil kalıbıdır. Karşısındaki insanlar, üzülmesin kırılmasın diye alttan alır ve hep kendisinden fedakarlık yapar.Üçüncü dil kalıbı ise duygusallıktan uzak bilgi verici dildir. Yaşanan olayları analiz eder ancak işin içine duygularını karıştırmadan nesnel bilgiye dayalı olarak iletişim kurar.Dördüncü dil kalıbı ise umursamaz dil kalıbıdır. Kendisine söylenenleri dinlemez ve kendisinden cevap beklendiğinde alakası olmayan bir konuda konuşmaya başlar. Günümüzde maalesef birçok evde bu dil kalıpları kullanılarak doğru iletişim kurulamamakta ve buna bağlı olarak ta birçok sorun ortaya çıkmaktadır.
İnsan olarak temel ihtiyaçlarımız olan beslenme ve barınma ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra üst basamakta sevilme, saygı ve bir gruba ait olma ihtiyacı yer almaktadır. Bir insanın bir gruba ait hissedebilmesi için o grup üyeleri tarafından anlaşıldığını hissetmesi gerekmektedir.Unutmamak gerekir ki aile de bir gruptur ve üyelerinin kendilerini bu grubun bir parçası olarak hissetmeleri son derece önem arz etmektedir. Karşısındaki tarafından suçlanmadan, yargılanmadan dinlenildiğini hisseden insan anlaşıldığını hisseder. Bu da onun grubun bir parçası olarak hissetmesine neden olur ve aile içi çatışmalar bundan dolayı azalır.
Sonuç olarak; haklı olmaya çalışmayın çünkü herkes her zaman haklı olmak ister. Böyle bir strateji ancak ilişkinizi mahvedebilir. Aile, bencilliğe ve ihmallere yer olmayan küçük bir dünya gibidir, iletişim ve uzlaşma her ilişkinin temelidir. Öyleyse eşinizle her zaman iletişim kurun, duygularınızı paylaşın, sorunlarınız hakkında konuşun ve birlikte uzlaşmalar arayın. İletişimin eşlar arasında memnuniyet elde etmek için temel bir koşul olduğunu unutmayın.İlişki psikolojisinde eşlar arasındaki iletişim kurma ihtiyacı ne kadar güçlü olursa, aralarındaki sevgi ve saygı bağı o kadar büyük olur. Konuşma ve iletişim yavaş yavaş ortadan kalkarsa, çok yakında çiftte farklılıklar, çıkarlar, görüşler ve dolayısıyla anlaşmazlıklar ve farklılıklar ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, ilişkinin her ikisi için de şeffaf ve rahat olması için doğru iletişim kurmak, bir uzlaşma stratejisi seçmek önemlidir.